New York’ta bir Türk partisi

Posted by

Tam yedi yıl önce, New York’ta bir döneme damga vuran Studio 54 gece kulübünün kurucularından Ian Schrager’ın yeni oteli, Public’in açılış partisine katılmıştım.

New York Moda Haftası’nın ilk gecesiydi.

Mert & Marcus olarak tanınan dünyaca ünlü moda fotoğrafçıları, gururumuz Mert Alaş ve Marcus Piggott’ın kariyerlerinin 20. yılı şerefine Taschen yayınevinden çıkan, sınırlı sayıda basılan kitaplarının lansmanıydı.

Kardashianların ana kraliçesi Kris Jenner ve kızları Kim Kardashian ve Kendall Jenner’a, Bella-Gigi Hadid’den Adriana Lima’ya, Nicky Minaj’dan Cindy Crawford ve kızı Kaia Gerber’e moda ve celebrity dünyasının farklı jenerasyonlarından ünlü isimler oradaydı.

Şimdi ise daha önce birebir röportaj yapma şansım olan Studio 54’ün kurucusu Ian Schrager’ın Public otelinin en üst katındayım, Türkiye’den birçok tanıdık isimle birlikte.

Bir Türk markasının Momo’nun Public The Roof’taki pop-up partisi için, Gabriel Liberty ve Tankut Karakurt’un müzikleri eşliğinde…

Serenay Sarıkaya, Meltem Cumbul, Alina Boz-Umut Evirgen ilk göze çarpanlar.

Türkiye’nin dört farklı noktasında Çeşme, Bodrum, İstanbul ve Erzurum Palandöken’de şubeleri olan Momo, hem Emirgan’daki hem de yurt dışındaki yeni projeleriyle gündemde.

Momo’nun yaratıcısı Burak Beşer, sadece Momo’nun dört farklı noktada karşımıza çıkmasıyla değil, aynı zamanda eğlence hayatının en sosyal figürlerinden oluşan dev bir kadro kurmasıyla da adından çok söz ettiriyor.

Sanki büyük bir arkadaş grubu kendi aralarında eğleniyorlar gibi.

New York’ta Public The Roof çıkarmasında da durum böyle.

Bu arada Public DJ’i Gabriel Liberty de yakında İstanbul’da gerçekleşecek olan partide set başında olacak.

“Eskiden yarattıkları sayesinde ünlü olurdu insanlar”

Efsane gece kulübü Studio 54’ün kurucusu Ian Schrager, otelcilik endüstrisini tamamen değiştirdi, hatta butik otelcilik kavramını yarattı.

İşte Ian Schrager’la konuştuklarımızdan notlar…

– Şimdi herkes restoran-gece kulübü-otel açmak istiyor. En çok değişen şey rekabet ve tabii teknoloji. Hiç değişmeyen ise insan doğası. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanlar hala sosyalleşecek alanlar istiyor. O yüzden hâlâ otellerin lobilerini sosyalleşme alanı yapıyoruz.

– Hep yeni fikirler yarattım ve aslında bu, başarılı olmamı sağladı. Zaten söyleyeceğim yeni bir şey kalmazsa bu işi bırakırım.

– Vahşet ve eşitsizliğin olduğu 1960’larda bile şimdiki kadar huzursuz değildim. 1960’larda ABD’de büyük sorunlarımız vardı ama bu sorunların hepsini düzeltmek ve iyileştirmek mümkündü ve öyle de oldu. Oysa şimdi dünya öyle bir hale geldi ki, politikacılar o kadar yanlış kararlar aldı ki kapitalizm saçma bir hal aldı. Artık ekonomik güç dünyanın sadece yüzde 1’inde, orta sınıf giderek yok oluyor.

Donald’ı (Trump) Studio 54 yıllarından tanırım. Çok zeki ve başarılı bir işadamıdır. Ama bir girişimcinin bir şirketi yönetmesiyle, bir ülkeyi yönetmesi aynı şey değil. Çok farklı beceriler gerektiriyor.

– Hep Greta Garbo gibiydim, hiçbir zaman kendimi Studio 54’ün bir parçası olarak hissetmedim ve hep partiyi en erken ben terk ettim. Beni heyecanlandıran işin sosyalleşme ve eğlence kısmından çok, hayal ettiğim ortamı yaratmaktı. Zaten partiyi erken terk etmeseydim 70’li yaşlarda hala burada olamazdım.

– Ünlü kültürü her zaman vardı, ama giderek kalitesizleşiyor. Kardashianlar gibi. Önce ünlü olup, sonra hangi meslek alanlarından daha çok para kazanabiliriz diye bakıyorlar artık. Eskiden yarattıkları sayesinde ünlü olurdu insanlar.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir